Bizi Takip Et!

Sağlık

Midye Yemek Sağlığa Zararlı Mı?

Tarih:

Midye Yemek Sağlığa Zararlı Mı
Fotoğraf: Alex Favali

Midye yemek sağlığa zararlı mı sorusunun akabinde ilk olarak şu söylenmeli ki dünya genelinde kıyı bölgelerinde sıkça rastlanan midyeler, eşsiz tadı ve birçok potansiyel sağlık faydası nedeniyle birçok kişi için popüler bir deniz ürünü tercihidir. Bu çift kabuklu yumuşakçalar, yüzyıllardır tüketiliyor olup temel besin maddelerinin mükemmel bir kaynağıdır. Bununla birlikte, herhangi bir yiyecek gibi, tüketimleriyle ilişkilendirilen düşünülmesi gereken faktörler ve potansiyel riskler bulunmaktadır. Bu makale, midye yemenin sağlık faydalarını ve potansiyel endişelerini ele almaktadır.

Midye Tüketiminin Sağlık Faydaları

  1. Temel Besin Maddesi Deposu: Midyeler, genel sağlık için gerekli bir dizi vitamin ve mineralin zengin kaynağıdır. Özellikle B12 vitamini, selenyum, çinko, demir ve iyot yönünden zengindirler. Bu besin maddeleri, sağlıklı bir bağışıklık sistemi sürdürmede, tiroid fonksiyonunu desteklemede ve enerji üretiminde önemli bir rol oynarlar.
  2. Protein İçeriği: Midyeler yüksek kaliteli proteinin mükemmel bir kaynağıdır ve vücudun büyüme ve onarım için gereken tüm temel amino asitleri içerirler. Protein, kas dokusunun oluşturulması ve korunması, tokluk hissinin sağlanması ve çeşitli vücut fonksiyonlarını destekleme açısından önemlidir.
  3. Omega-3 Yağ Asitleri: Midyeler, EPA (eikozapentaenoik asit) ve DHA (dokozahexaenoik asit) dahil olmak üzere omega-3 yağ asitlerinin iyi bir kaynağıdır. Omega-3 yağ asitleri, anti-inflamatuar özellikleriyle bilinir ve kardiyovasküler sağlık, beyin fonksiyonu ve kronik hastalık riskinin azaltılması konularında faydalarla ilişkilendirilir.
  4. Düşük Yağ ve Kalori İçeriği: Midyeler nispeten düşük yağ ve kalori içeriğine sahip olup kilo yönetimi ve dengeli bir diyet sürdürme amacı taşıyan bireyler için olumlu bir seçenektir.
  5. Antioksidan Özellikler: Midyeler, C vitamini ve selenyum gibi antioksidanlar içerirler; bu antioksidanlar oksidatif stresle savaşmaya ve serbest radikallerin neden olduğu hücre hasarını engellemeye yardımcı olurlar. Bu antioksidanlar genel hücresel sağlığa katkıda bulunur ve potansiyel olarak kronik hastalık riskini azaltabilirler.

Midye Yemek Sağlığa Zararlı Mı?

  1. Deniz Ürünleri Alerjileri: Bazı bireyler, midyeler dahil deniz ürünlerine alerjisi olabilirler. Alerjik reaksiyonlar hafif kabarıklıklardan sindirim rahatsızlığına kadar değişebilir ve acil tıbbi müdahale gerektiren ciddi reaksiyonları içerebilir. Eğer deniz ürünlerine alerjiniz olduğunu biliyorsanız, midye ve diğer deniz ürünlerini tamamen tüketmekten kaçınmak önemlidir.
  2. Toksin Birikimi: Midyeler, filtrasyon yoluyla çevrelerinden zararlı bakteri, virüs ve ağır metaller gibi toksinleri emerler. Bununla birlikte, çoğu ticari olarak temin edilen midye, güvenlik standartlarını karşıladığından emin olmak için sıkı test ve denetlemelere tabi tutulurlar. Potansiyel kontaminasyon riskini azaltmak için güvenilir kaynaklardan midye temin etmek önemlidir.
  3. Pişirme Önlemleri: Gıda kaynaklı hastalıkların riskini azaltmak için midyelerin doğru şekilde pişirilmesi gereklidir. Midyelerin yüksek sıcaklıkta (genellikle buharda pişirilerek, kaynatılarak veya sote edilerek) pişirilmesi, potansiyel patojenleri ve parazitleri öldürmeye yardımcı olur. Pişirme sırasında açılmayan midyeler tüketilmemeli, çünkü bunlar tüketmek için güvenli olmayabilir.
  4. Çevresel Etki: Midyeler ve diğer deniz ürünlerinin aşırı avlanması çevresel endişelere yol açabilir. Sürdürülebilir avcılık yöntemleri ve sorumlu hasat uygulamaları, deniz ekosistemlerinin uzun vadeli sağlığını korumak için önemlidir.

Midyeler, besin içeriği ve kardiyovasküler ve bilişsel sağlık üzerindeki olası olumlu etkileri nedeniyle geniş bir sağlık yelpazesi sunarlar. Bununla birlikte, herhangi bir yiyecek gibi, alerjiler, toksin birikimi ve doğru pişirme teknikleri gibi dikkate alınması gereken hususlar vardır. Güvenilir tedarikçilerden midye temin etmek, pişirme yönergelerini takip etmek ve bireysel sağlık koşullarının farkında olmak, potansiyel riskleri en aza indirirken bu besleyici deniz ürününün birçok potansiyel faydasının tadını çıkarmayı sağlar. Herhangi bir beslenme seçeneğinde olduğu gibi, ölçülülük ve bilinçli tüketim, dengeli ve sağlıklı bir diyetin sürdürülmesinde anahtardır.

Okumaya Devam Et
1 Yorum

1 Yorum

  1. Midyelovar1111

    29 Ocak 2024 tarihinde saat: 13:50

    Ayda yılda bir yediğimiz bazı şeylerin zararlarını o kadar da önemsemeye gerek yok bence

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Sağlık

Haşimato Hastalığı ve Beslenme

Tarih:

haşimato hastalığı ve beslenme

Haşimato Hastalığı Nedir?

Haşimato tiroiditi, tiroid bezine özgü kronik lenfositik tiroidit ya da kronik otoimmün tiroidit olarak isimlendirilen otoimmün bir hastalıktır. Yavaş gelişen, uzun süreli ve karmaşık bir klinik tablo ile ortaya çıkabilen bir sağlık sorunudur. Haşimato hastalığında vücut, tiroid bezini yok etmek amacıyla çok miktarda anti – triglobulin (anti-TG) antikoru ve anti – tiroid peroksidaz (anti – TPO) antikoru üretir. Bu antikorlar tiroid bezine bağlanarak tiroid hücrelerinde harabiyete sebep olur. Bu durumda da tiroid bezinde enflamasyona sebep olan hücreler çoğalmaya başlar ve tiroid hücreleri harap olur, tiroid hormonu azalmaya başlar.

Haşimato Hastalığı Tedavisi

Tiroid bezi, otoimmün süreçlerden en çok etkilenen organdır. Farmakolojik tedavilere ek olarak birçok otoimmün bozukluğu kontrol eden bir tiroid – bağırsak ekseninin varlığına dair giderek artan kanıtlar mevcuttur ve hastalar sıklıkla beslenme değişiklikleri sonucunda yaşam kalitelerinde ve tiroid fonksiyonlarında olumlu değişiklikleri bildirmektedir. Laktoz ve gluten içermeyen eliminasyon diyetlerinin bu hastalığa sahip bireylerde olumlu sonuçlar gösterdiği bildirilmiştir.

Haşimato tiroiditi olan hastaların yüksek bir kısmında laktoz intoleransı tespit edilmiştir. Levotiroksin tedavisi gören hastalarda bu intoleransın, ilacın biyoyararlanımını azalttığı bildirilmiştir. Gluten, çölyak hastalığı ve çölyak dışı gluten intoleransı dahil olmak üzere gluten alımının ilişkili olduğu diğer otoimmün hastalıkların bir arada bulunması nedeniyle lenfositik tiroidit hastalarının diyetinden en sık çıkarılması gereken bileşendir.

Haşimoto hastalarında çölyak hastalığı, sağlıklı popülasyona göre daha fazla görülmektedir. Semptomları olmayan ancak yeterli beslenme ve tiroid hormonlarının düzenlenmesinde sorunlar yaşayan Haşimoto hastaları, çölyak hastalığı açısından da bir hekim tarafından değerlendirilmelidir. Ayrıca çölyak hastalığı olan kişiler, bağışıklık sisteminin çapraz reaksiyonu ve bu iki dokuya aynı anda saldırı olasılığı nedeniyle Haşimatı hastalığı açısından da teşhis edilmeli yani bu hastalığın varlığı ihtimali de göz önünde bulundurulmalıdır. İyot, selenyum, demir, çinko, magnezyum mineralleri ile B12 ve D vitamini bakımından zengin besinlerin diyete dahil edilmesi hastaların yaşam kalitelerinin artmasında etkili olduğu yapılan çalışmalarla bildirilmiştir.

Genel anlamda otoimmün aktiviteyi ve enflamasyonu artıran besinlerden uzak durmak, zararlı kimyasalların tümüyle araya mesafe koymak, eksik olan mikro besin öğelerinin hem besinler yoluyla alımını sağlamak hem de hekim tarafından gerekli görülüyorsa takviyesini almak ve bağırsak mikrobiyotasını onarmak hastalığın iyileşmesinde son derece önemli müdahaleler olacaktır.

BESLENME ÖNERİLERİ

Uzak durulması gereken besinler:

Gluten içeren besinler (Arpa, çavdar, buğday…)

Laktoz içeren besinler (Süt ve süt ürünleri…)

Koruyucu ve katkı maddesi içeren besinler

Yüksek fruktoz içeren besinler

Trans yağlı besinler

Mevsiminde olmayan ve pestisit içeren sebze ve meyveler

Tüketilmesi gereken besinler:

Mevsiminde ve doğal olarak yetiştirilen sebzeler

Mevsiminde ve doğal olarak yetiştirilen meyveler

Kaliteli yağlar (Zeytinyağı, Hindistan cevizi yağı, çörek otu yağı…)

Kaliteli ve doğal protein kaynakları (Et, tavuk, yumurta…)

Probiyotik kaynakları (Sirke, turşu, kombu çayı…)

Bitkisel protein ve lif kaynakları (Kinoa, mercimek, nohut…)

İyot zengini besinler (Balıklar, deniz yosunu, istiridye…)

Selenyum zengini besinler (Brezilya cevizi, mantar, sarımsak…)

Antienflamatuar besinler (Zerdeçal, zencefil, üzüm çekirdeği…)

REFERANSLAR:

Ihnatowicz P, Drywień M, Wątor P, Wojsiat J. The importance of nutritional factors and dietary management of Hashimoto’s thyroiditis.Ann Agric Environ Med. 2020 Jun 19;27(2):184-193. doi: 10.26444/aaem/112331. Epub 2019 Oct 2. PMID: 32588591.

Danailova Y, Velikova T, Nikolaev G, Mitova Z, Shinkov A, Gagov H, Konakchieva R. Nutritional Management of Thyroiditis of Hashimoto. Int J Mol Sci. 2022 May 5;23(9):5144. doi: 10.3390/ijms23095144. PMID: 35563541; PMCID: PMC9101513.

Hakan, B. O. R. (2024). HAŞİMATO HASTALIĞINDA BESLENME. SAĞLIK & BİLİM 2024: Beslenme-II, 73.

Ercan Karakaya, Z., & Mutlu, H. (2022). Tiroid hastalıklarında mikrobiyotanın rolü. Journal of Istanbul Sabahattin Zaim/University Natural Science Institute (JIZUNSI).

Okumaya Devam Et

Sağlık

Polikistik Over Sendromu ve Beslenme

Tarih:

Polikistik Over Sendromu ve Beslenme

Polikistik over sendromu (PKOS), androjen hormonların artışı, ovulasyon bozukluğu ve ovaryumlardaki kistik yapıları içeren heterojen bir düzensizliği ifade eder. Üreme çağındaki kadınlarda sık görülen, adet düzensizliği, infertilite, hirsutizm, cilt sorunları, alopesi, obezite, insülin direnci ve dislipidemi ile karakterize endokrin bir hastalıktır. İdeal ağırlığa sahip ya da düşük ağırlıklı bireylerde de görülebilmektedir. Ancak yapılan çalışmalar PKOS ile insülin direnci ve obezite arasında anlamlı bir ilişki olduğunu göstermiştir.

POLİKİSTİK OVER SENDROMU (PKOS) SEBEPLERİ?

PKOS’lu bireylerde hormonal dengesizliklere bağlı olarak klinik belirtilerin yanı sıra psikolojik belirtiler de görülebilmektedir. PKOS’lu kadınların yaşadığı duygudurum bozuklukları çeşitli yeme bozukluklarına da sebep olabilmektedir.

Yapılan çalışmalarda tıkınırcasına yeme bozukluğu gibi düzensiz yeme davranışları, yüksek karbonhidrat içeren besin seçimleri bu sendroma sahip bireylerde gözlenmiştir. İnsülin, pankreas tarafından salgılanan ve kan glikoz düzeyini düzenleyen bir hormondur. İnsülin direnci, normal miktarda insülin hormonunun yağ, kas ve karaciğer dokularında doğru biyolojik yanıt oluşturamaması durumudur.

Böyle bir durumda insülin hormonu, kan glikoz düzeyini düzenleyebilmek için artar. İnsülin hormonundaki artış, yumurtalıklarda androjen üretimine ve karaciğerde SHBG üretiminin azalmasına neden olur. Bu hormon dengesizlikleri nedeniyle hirsutizm ve akne gibi sorunlar oluşabilmektedir. PKOS’un gelişiminde önemli rol oynayan ve insülin sinyalizasyonunu olumsuz etkileyen inflamasyon, rafine karbonhidrat tüketimi, rafine ve trans yağ tüketimi, fast food tipi besinler ile şarküteri ürünlerinin tüketimi, hareketsizlik ve stres gibi sebeplerle ile vücutta ortaya çıkmaktadır.

POLİKİSTİK OVER SENDROMU (PKOS) BESLENME TEDAVİSİ

PKOS tanısı olan fazla kilolu bireylerde % 5 – 10 ağırlık kaybı menstural siklus anormalliklerin düzelmesine, infertilite durumu ile duygu durum bozukluklarının iyileşmesine ve biyokimyasal parametrelerde düzelmeye katkı sağladığı yapılan çalışmalarla gösterilmiştir. Bu nedenle PKOS tanısı olan bireylerin yaşam tarzı değişiklikleri yapması elzemdir.

Yapılan yaşam tarzı değişiklikleri düşük veya ideal ağırlığa sahip olan ancak insülin direncine sahip PKOS’lularda da ciddi iyileşmelere sebep olabilmektedir. Düşük karbonhidratlı diyetler PKOS tanılı bireylerde vücut ağırlığını azalmasına, LDL kolesterol seviyelerinde ve trigliserit düzeylerinde düşüşe, HOMA – IR, SHBG ve FSH değerlerinde iyileşmelere katkı sağlamaktadır.

Uzak durulması gerekenler: Asitli ve şekerli içecekler Hamur işi ve tatlılar Kızartılmış besinler Şarküteri ürünleri Trans ve doymuş yağ oranı yüksek besinler Paketli gıdalar

Tüketilmesi gerekenler: Kurubaklagiller (nohut, mercimek, barbunya…) Sebzeler (Brokoli, tatlı patates, roka…) Düşük glisemik indekse sahip meyveler (Çilek, erik, kivi…) Doymuş yağ oranı düşük etler (Hindi, somon, organik tavuk…) Yağlı tohumlar (Çörek otu, keten tohumu, ceviz…) Kaliteli doymamış yağlar (Zeytinyağı, çörek otu yağı, avokado…) Bitki çayları (Yeşil çay, rezene, adaçayı…) Yeterli miktarda su ve zengin mineralli maden suları PKOS tanılı hastaların egzersiz yapması, yeterli ve vakitli uyumaları, stres kontrollerini sağlamaları da iyileşme sürecine ciddi katkılar sağlayacaktır.

REFERANSLAR:

Bıyıklı, E. T., & Şanlıer, N. (2013). Polikistik Over Sendromu ve Beslenme. Beslenme ve Diyet Dergisi, 41(3), 253-257.

Aydos, A., Öztemur, Y., & Dedeoğlu, B. G. (2016). Polikistik over sendromu ve moleküler yaklaşımlar. Türk Hijyen ve Deneysel Biyoloji Dergisi, 73(1), 81-88.

Can, E. N., & Türker, P. F. (2023). Polikistik Over Sendromu. Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dergisi, 8(3), 245-257.

ÖZKAN, G. Ö. (2019). Beslenmenin İnsülin Direnci ve İnflamasyon Üzerine Etkisi. Türkiye Klinikleri Sağlık Bilimleri Dergisi , 4(3), 358 – 368. doi.org/10.5336/healthsci.2018-62977

AKSU, B. M., SARIYER, E. T. (2021). Polikistik Over Sendromu ve Ağırlık Yönetimi Arasındaki İlişkinin İncelenmesi. Süleyman Demirel Üniversitesi Sağlık Bilimleri Dergisi , 12(2), 241 – 249. doi.org/10.22312/sdusbed.854552

ÇOLAK, B., ÇİFTÇİ, S. (2022). POLİKİSTİK OVER SENDROMUNDA YEME BOZUKLUKLARI. Sağlık Bilimleri Dergisi , 31(1), 113 – 119. doi.org/10.34108/eujhs.895085

GÖKCEN, B. B., KARADAĞ, M. G. (2021). Polikistik Over Sendromu, Obezite ve Melatonin: Etiyolojik Bakış Açısı. Beslenme ve Diyet Dergisi , 49(3), 67 – 74. doi.org/10.33076/2021.BDD.1518

Okumaya Devam Et

Sağlık

Fibromiyalji Sendromu ve Beslenme

Tarih:

fibromiyalji

Fibromiyalji sendromu yaygın kas iskelet ağrısı, kronik stresin tetiklediği yorgunluk ve uyku bozukluğu gibi çok sayıda hassas noktanın varlığı ile karakterize, kronik ve romatizmal bir hastalıktır.

FİBROMİYALJİ SENDROMU TEDAVİSİ

Hastalığın tedavisi, hastanın ihtiyacına göre multidisipliner ve çok yönlü bir yaklaşım içermektedir. Farmakolojik tedavi, beslenme, egzersiz ve psikolojik destek tedavi planına dahil edilebilmektedir. Yapılan çalışmalarda fiziksel aktivite yapan kişilerde inflamasyona sebep olan proteinlerin azaldığı bildirilmiştir. Aerobik, kuvvetlendirme egzersizleri ve öz farkındalık, omurga esnekliği ve germe egzersizleri gibi aktivitelerin ağrıyı azalttığı ve non-steroid antiinflamatuar ilaç (NSAİİ) kullanımının azaldığı bildirilmiştir.

Stres sebebiyle vücutta salgılanan aşırı kortikosteroid, hipokampüste ve prefrontal kortekste küçülmeye sebep olmaktadır, kronikleşen stresse depresif ruh haline ve hipotalamus – hipofiz – adrenal (HPA) aksında bozukluklara yol açmaktadır. Meditasyon ile beyinde olumlu değişikliklerin olduğu, kan basıncı ve kalp hızının düzenlendiği, kortizol ve sitokin düzeylerinin azaldığı ve hafızanın arttığı görülmüştür. Gasrointestinal sistemdeki bozukluklar, fibromiyalji sendromunun sebepleri arasındadır.

Endüstriyel gıdalarda sıklıkla kullanılan yüksek miktarda fruktoz şurubu, bu bozukluğun başında sayılmaktadır. Vücuda giren yüksek miktarda fruktoz, triptofanın bağırsaktan emilmesini engelleyerek serotonin düzeylerinin düşmesine neden olur. Mutluluk hormonu olarak bilinen serotonin gelişim, kardiyovasküler sistem, sindirim ve endokrin fonksiyonlar, duyunun kavranması ve saldırganlık, açlık, cinsellik, uyku, ruh hali, biliş ve hafıza gibi pek çok önemli fizyolojik rollere sahip olan bir moleküldür. Bu sebeple beslenme düzenlenmeli ve gerekirse de bazı karbonhidratların alımı kısıtlanmalıdır.

Düşük B12 vitamini, magnezyum ve selenyum minerali düzeyleri gibi çeşitli vitamin ve mineral eksikliklerinin, obezite, yüksek karbonhidrat alımı ve yetersiz protein alımı gibi beslenme hatalarının, vücutta ağır metal birikiminin ve çevre kirliliğine maruz kalmanın fibromiyalji sendromunun semptomlarının şiddetlenmesine sebep olduğu düşünülmektedir. Vücudun koruyucu elemanı olarak bilinen, parasempatik sinir sisteminin bir elemanı ve en uzun kraniyal sinir olan vagus siniri vücuttaki birçok sistemin çalışmasında önemli rol oynamaktadır. Fibromiyalji sendromunda var olan sempatik hiperaktivite ve parasempatik hipoaktiviteyi dengeye getirebilmek için çeşitli vagus siniri uyarımı çalışmaları da yapılabilmektedir.

BESLENME ÖNERİLERİ

Uzak durulması gerekenler: Yüksek früktoz şurubu içeren endüstriyel gıdalar ve rafine şeker Fazla miktarda tuz ve monosodyum glutamat (MSG) (E621), sodyum benzoat (E211), sodyum nitrit (E250), sodyum nitrat (E251), sodyum aljinat (E401), , disodyum fosfat (E339) gibi katkı maddeleri Yağ oranı yüksek ve kızartılmış yiyecekler Arpa, çavdar, buğday gibi gluten içeren ürünler Fazla miktarda kafein Alkol Ağır metaller (büyük balıklar, kabuklu deniz ürünleri, zararlı kozmetikler, deterjanlar…)

Tüketilmesi gerekenler: Kaliteli protein kaynakları (Yumurta, hindi, balık…) Probiyotik kaynakları (Doğal sirke, yoğurt, turşu…) Kuru baklagiller ve kök sebzeler (Nohut, pancar, kereviz…) Kaliteli doymamış yağlar (Zeytinyağı, çörek otu yağı, susam yağı…) Yeterli omega – 3 tüketimi (Uskumru, sardalye, semizotu…) Yüksek antioksidan kapasitesine sahip meyveler (Aronya, vişne, kiraz…) Kabuklu kuruyemişler (Ceviz, fındık, badem…) Yeterli su (Kilogram başına 35 mL) Fibromiyalji tanılı hastaların yeterli ve vakitli uyumaları, stres kontrollerini sağlamaları ve egzersiz yapmaları iyileşme sürecine ciddi katkılar sağlayacaktır.

REFERANSLAR:

Bjørklund G, Dadar M, Chirumbolo S, Aaseth J. Fibromyalgia and nutrition: Therapeutic possibilities? Biomed Pharmacother. 2018 Jul;103:531-538. doi: 10.1016/j.biopha.2018.04.056. Epub 2018 Apr 24. PMID: 29677539.

Sívas, F. A., Başkan, B. M., Aktekin, L. A., Çinar, N. K., Yurdakul, F. G., & Özoran, K. (2009). Fibromiyalji Hastalarında Depresyon, Uyku Bozukluğu ve Yaşam Kalitesinin Değerlendirilmesi. Turkish Journal of Physical Medicine & Rehabilitation/Turkiye Fiziksel Tip ve Rehabilitasyon Dergisi, 55(1).

AKKURT, M. F. (2023). FİBROMİYALJİ SENDROMU. SAĞLIK & BİLİM 2023 Fizyoterapi ve Rehabilitasyon-I, 89.

Taşkıran, M. (2019). SEROTONİN ve EPİLEPSİDE ROLÜ. Sağlık Bilimleri Dergisi, 28(3), 182-187.

ULUSOY, H., & RAKICIOĞLU, N. (2019). Glutensiz diyetin sağlık üzerine etkileri. Beslenme ve Diyet Dergisi, 47(2).

Akova, İ., Duman, E.N., Sahar, A.E. (2023). Tıp Fakültesi Öğrencilerinde Kafein Kullanımıyla Depresyon, Anksiyete, Stres Düzeyi ve Uyku Kalitesi Arasındaki İlişki. Türk Uyku Tıbbı Dergisi, 10(1), 65-70. doi:10.4274/jtsm.galenos.2022.06078.

Okumaya Devam Et
SPONSORLU BAĞLANTI Kızılay Web Banner 300X250

Popüler

Kızılay Web Banner 160X600
Kızılay Web Banner 160X600
Kızılay Web Banner 728X090